Merhaba Ziyaretçi
Son Eklenen Filmler Göster/Gizle | Sitemizde yaklaşık 5566 film bulunmaktadır.

Çevrimdışı Ortegalex

*
  • Tüm linksiz film kategorisindeki sunumlar bilgi amaçlıdır. Filmler ile ilgili talepler için benimle iletişime geçebilirsiniz.
  • *****
  •  6809 6809
  • 65522 65522
  • Tüm Yeşilçam filmleri için mesaj atabilirsiniz..

Film Müzikleri

Film Müzikleri
« : 23 Ocak 2013, 02:56:12 »
50'lerin Dayanılmaz Ağırlığı

Klasik Türk Müziği ve Saray Müziği'nin belli bir kesime hasredilmesinin de etkisinden olsa gerek 50'li yılların Türk Filmleri'nde yer alan Musiki ve Halk Müziği nağmeleri belirgin bir şekilde ayrıktı. Tutucu bir şekilde soylulara aitmiş gibi lanse edilen bu kurallı, ağdalı müzik, Halk müziği ve Türkülerle aynı filmlerde yer alamazdı kuşkusuz...

Sanat Müziği, Salon Filmlerinin; Türküler ise dram yönü ağır basan köy temalı aşk filmlerinin vazgeçilmezleriydi. Ne var ki Senaryosu Zeki Alpan'a ait olan ve yine onun yönetiminde çekilen Yıldızlar Revüsü(1952) adlı film, Amerika ve İstanbul arasında mekik ören ve İstanbul'a, şarkıcı götürmek için gelen bir adamın; gazinonun şarkıcıları ile yaşadığı komik maceraları izleyici ile buluşturarak farklı bir tat sundu. Filmin Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği ayrımı umurunda değildi. Filmde; Yapımcı Fuat Rutkay'la evlenen ve esasen türkü okuyarak şöhreti yakalayan Suzan Yakar, Mustafa Kemal Atatürk'ün en çok sevdiği şarkıcılardan biri olan Klasik Müzik duayeni Safiye Ayla, yine Klasik ekolün sofistike sesi Perihan Altındağ Sözeri, sesi ve yorumu kadar usul bilgisi ile de göz dolduran ve çıkabildiği ses aralıkları en tepelerde olan Hamiyet Yüceses, o kuşağın taptığı yorumcu Sabite Tur gibi güçlü sesler vardı. Filmde yer alan şarkıcı kadrosu bu denli güçlü iken oyuncu kadrosu ise hiç de yabana atılır cinsten değildi. İsmail Dümbüllü filmin bir diğer starıydı. Film; fasıl, gazino hayatı ve şamata yanında bazen güldüren bazen hüzünlendiren şarkılarla bezeli bir komediydi.

TRT Radyosundaki şarkı söylediği ilk gece kadın-erkek arası, tam tanımlanamayan bir sese sahip olduğu gerekçesi ile dinleyicileri fazlaca heyecanlandıran ve gelen şöhreti bir anlamda belgelemek için bir şöhret filmi çekilen Zeki Müren, Sadi Işılay'ın kıvrak müzik zekası, Cahide Sonku'nun başarılı pazarlama ve yapımcılık tekniği ve Zeki Müren�in emsalsiz sesi birleşince 50'lerde başlayan ve daha sonra Türk Sinemasında çok moda olacak bir akıma imza atılmasına sebep oldu: Şarkı adı ile film yapmak ve bir şöhret öyküsünü anlatmak...

Zeki Müren, Beklenen Şarkı adlı filmde oyuncu olmadığı halde beklenmedik bir performans sergilediği gibi, siyah beyaz filmde yer alan hüzünlü sanat müziği nağmeleri yer yer izleyiciyi göz yaşlarına boğuyordu. Devamında gelen Son Beste(1955), Berduş(1957), Altın Kafes(1958), Kırık Plak(1959), Gurbet(1959), Hayat Bazen Tatlıdır(1962) hep şarkılarla bezeli filmler oldu. Özellikle 'Hayat Bazen Tatlıdır' filmine de adını veren şarkıda geçen 'Hayat bazen tatlıdır sevenler kanatlıdır, bir gün acı bir rüzgar kırar aşk dallarını, bazen bir nefes söyler sevda masallarını' sözlerinin, koro ile söylenen bölümünde göz yaşlarını tutmak neredeyse imkansızdı. 50'lerden iki Dev: Kadri Şençalar ve Muzaffer Sarısözen... Dram türünün belki de müzikal olarak vazgeçilmez hocası o yıllarda Kadri Şençalar'dı. Şehir hayatına yönelik aşk ve macera odağındaki dramatik filmlere besteleri ile damgasını vurmuştu. Nota ve Usul cambazı olan değerli hoca; Neşet Ertaş, Zeki Müren, Yusuf Nalkesen gibi en büyük devlerin gelişiminde ön ayak olduğu gibi sayısız filme de şarkıları ile imzasını atmıştı. Hatta kendisine iş başvurusu yapan Neşet Ertaş'ı Şençalar Plak adlı şirketinde keşfetmişti. 1950 ve 1960 yılları arasında bir çok yerli filmin müziğini de besteleyen sanatçı, Saf bir köylü kızının aşk öyküsünün anlatıldığı Kahpenin Kızı(1952), Bataklıkta bir şarkıcı kadın ile yakışıklı bir gencin aşk öyküsünü anlatan Kaybolan Gençlik(1955), Kerime Nadir'in romanından uyarlanan ve aynı kıza aşık olmanın yarattığı buhranları anlatan Funda(1958) adlı filmler Kadri Şençalar'ın müzikleri ile hayat bulmuştur bir anlamda...

Muzaffer Sarısözen, Türk Folkloru ve Türkü alanındaki müzik çalışmaları nedeni ile Türk Halk Müziği alanında özel bir yeri olan bu hoca başarılı radyo çalışmaları yanında, Türk Sinemasının bir başka alanına Taşra ağırlıklı dram-aşk filmleri için yaptığı müziklerle damgasını vurmuştu. Yılmaz Güney ile Cavidan Dora'nın başrol oynadığı köy hayatı içinde paranın aşkın önüne geçmesinin engellenemezliği üzerine özel bir film olan Tütün Zamanı (1959) adlı filmin müzikleri onun elinden çıkmıştı. Ömer Lütfü Akad'ın köy temalı en iyi filmlerinden biri olan ve köy hayatındaki iki ailenin düşmanlığının aşkı gölgelemesini anlatan Beyaz Mendil (1955)'in müzikleri de Muzaffer Sarısözen tarafından yapılmıştı. Yine bir Yılmaz Güney klasiği olan Ala Geyik(1959) adlı filmde av tutkusu ve yaban hayatı içinde aşk anlatılırken köy yaşamında yine sevip de kavuşamamak teması hep bu tınılarla işlendi. Usta yönetmen Atıf Yılmaz'ın elinden çıkan filmin müzikleri de kusursuzdu..


60'ların Curcunası

60'lı yılların filmlerinin 50'lere göre müzikal yönden daha renkli olduğu söylenebilir. Gazino kültürü daha da gelişirken artık sanat, sanat içindir anlayışını benimseyen şehirli filmler ile sanatı halk için yapan köy temalı filmler iç içe geçmeye başladı. 50'li yıllarda gazinolarda sadece seçkin zümreler yer alırken veya köy yaşamı içinde başlayan filmler köy yaşamı içinde biterken 60'lı yıllarda, köyde başlayan bir film şehirde devam edebiliyordu. Hatta köyden gelen ve şehirlileri cezbeden kadın modeli bu dönemde pek revaçtaydı. Bu nedenle filmin başında türküler ve yaban hayatı yer alsa bile akabinde şehirli bir soyluya dönüşmenin getirdiği kibarlık bir mecburiyetti. 60'lı yıllara filmleşen şarkılar damgasını vurmuştu. Neredeyse şöhret olan her şarkının filmi çekilmişti. Şarkıya uygun senaryolar yazılmıştı. Buruk Acı(1969), Veda Busesi(1965), Boş Çerçeve(1969), Artık Sevmeyeceğim(1968) gibi...

Belkıs Özener; 1960'lı yılların ortalarından itibaren Yeşilçam Filmlerinde kadın starların sesi olmuş, Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit'in oynadığı pek çok filmde onlara sesi ile hayat vermişti. Hatta 1970 tarihli Bir Atıf Yılmaz Filmi olan "Kara Gözlüm" adlı film Orhan Gencebay'ın şarkısının filmleştirilmesiyle ortaya çıkmış, filmde balıkçı kızı Azize karakterini canlandıran Türkan Şoray sesinin güzelliği keşfedilerek şarkıcılığa soyunmuştur. O yıllarda filmlerde kolay şöhret şarkı ve şarkıcılıktan geçmektedir. "Azize" filmin bir sahnesinde balıklara bakarak yine Balkıs Özener'in sesinden Azize şarkısını söyler. ''Kalkan balığına bakın da usta keseri gibi'' şeklinde devam edem eğlenceli şarkı unutulacak türden değildir. Şarkı söyleme ekolü 60'lı yıllarda filmlerini damgasını vururken sinemanın buhrana girdiği 70'li yıllarda Yeşilçam starları için ekmek kapısı da olacaktır aynı zamanda.. Seks furyasının patlak verdiği 1974 yılından sonra film çekmek yerine pek çok Yeşilçam starı sahneye çıkmayı tercih etmişti. Hemen hemen tüm kadın yıldızlar şarkı söylediği gibi, 70'lerin ortalarında Fatma Girik, Bülent Ersoy'un teşviki ile Maksim Gazinosunun kadrolu şarkıcısı olmuş, Bülent Ersoy ile aynı sahnede şarkı söylemişti. Uzun yıllar şarkıcılık yapan Fato, seks furyasının bitmesi ile sahneleri terk ederek film setlerine geri dönmüştü.

Sayısız filme müzik yapan değerli müzik adamı Metin Bükey türk sinemasında 150'den fazla filme müzikleri ile imzasını atmıştır. Ayşecik, Küçük Hanım, Cilalı ibo serilerin de müziklerini yapan usta nedense güftesi kendisine bestesi ise Teoman Alpay'a ait olan "Samanyolu" filminin müziği ile anımsanır. Başrollerini Cüneyt Arkın ile Mine Mutlu'nun paylaştığı, Ala Geyik(1969) adlı filmin 2. çevriminin müziklerini ise bu sefer Metin Bükey yapmıştır. 1968 yapımı ''Dünyanın En Güzel Kadını'' adlı filmin müzikleri de Metin Bükey tarafından yapılmıştır. Meşhur ''Tamba tumba esmer bomba'' şarkısı bu filmde yer alır. Fakat filmin en can alıcı noktası Türkan Şoray'ın seslendirdiği ''Dünyanın En Güzel Kadını'' şarkısını okuyan Belkıs Özener'dir. Şarkıda Belkıs Hanıma eşlik eden ses ise Suat Sayın'dır. Suat Sayın'ın buğulu sesinden Dünyanın en güzel kadınının tasviri bir başkadır.

Suat Sayın ve Arabesk Kültür: Suat Sayın için yorum yapmak yerine onun şarkılarını dinlemek aslında yeterli bir kıstastır. 'Tokat gibi Şarkılar' olarak tabir edilen bestelere imza atan bu doğaüstü müzik adamı Türkiye'de yetişen birkaç isimden biridir. Suat Sayın 1960 yılında radyodan ayrılarak ilk plağı postacıyı seslendiren tüm zamanların en iyi bestekarlarından biridir. Türk Sanat Müziği ile Türk Halk Müziği arasındaki ayrımı kaldırmıştır. 70'li ve 80'li yıllarda arabesk olarak adlandırılacak eserlerin oluşmasına ön ayak olmuştur. Klasik Türk Musikisinin kuralcı karmaşık yapısını bir kenara bırakarak içinden geldiği gibi şarkılar yapmıştır. Ancak makam dışına da çıkmamıştır. Şarkıları çok güçlü büyük eserler değildir. Ne var ki lirizm hat safhadadır. Besteleri pop, arabesk, jazz, rock, türkü, klasik müzik ve film müziği olarak geniş anlamda kullanılan tek bestekardır. Sevim Çağlayan, Behiye Aksoy, Sevim Tanürek, Neşe Karaböcek'e özel dersler vermiştir. Yeşilçam filmlerinde tüm kadın starlar neredeyse onun şarkılarının tümünü okumuştur. İntizar ve Sevemez Kimse seni gibi... Herkesin ezbere bildiği ama kime ait olduğunu pek de umursamadığı Yeşilçam Filmlerine de malolmuş ölümsüz besteleri şunlardır:

Sevemez Kimse Seni, Yollar Uzak Gelemedim, Nazende Sevgilim, Gündüzüm Seninle, Akşam olur gizli gizli ağlarım, Yolcu ile arabacı, İntizar, Kollarında öleyim, Sus sus sus, Ayrılık kolay değil, Söyleyin Yıldızlar, Önce Tuttun Elimden Sonra Niye Bıraktın (Bitmeyen Çile), Zalimin Zulmü Varsa Sevenin Allahı Var, Ne karşılık Bekliyorsun?, Tanrı verdi çalmadım ki (Arabesk), Ölsem de bir kalsam da bir, Dilek çeşmesi (Arabesk), Bu sana son mektubum (Arabesk).

Suat Sayın besteleri Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Selami Şahin gibi arabesk ekolün temsilcilerine ilham verdiği gibi, şarkıları pek çok filmde ve albümde okunmuştur. 70'li yılların sonuna doğru müzik hayatına başlayan Müslüm Gürses, ilk olarak onun besteleri ile müzik hayatına başlamıştır. Selami Şahin'in müzikal tavrı onunla büyük bir paralellik gösterir. Her şey bir yana Halka, Türk Sanat Müziği'ni sevdiren tek bestecidir. 2006 yılında hayata veda eden güçlü bestekar Suat Sayın ardında koca bir ülkeye ve sinemaya hükmetmiş şarkı ve besteler bırakmıştır. 70'lerin sonuna doğru en büyük pop ikonları Nilüfer, Ajda Pekkan ve Zerrin Özer Arabesk furyaya dahil olmuşlar uzunca bir müddet arabesk şarkılar okumuşlardır. Hatta Zerrin Özer bunun da bir adım ötesine geçmiş, Selami Şahin desteği ile 80'lerin başında bir kısmı Arapça şarkılardan oluşan 'Kırmızı' adlı arabesk albümünü çıkarmıştır. Hiç film çevirmeyen Zerin Özer 1991 yılına kadar Arabesk ağırlıklı şarkılar okumuştur. Suat Sayın tarafından açılan bu yol pop yanında Musiki devlerini de etkilemiştir. 80'lerin başında Kişisel bunalımları ile uğraşan ve eşcinselliği ile ön planda olan Bülent Ersoy, içinde arabesk şarkılar olan(Hatırla Sevgili Şarkısı Hariç) 'Yaşamak İstiyorum' adlı albümünü piyasaya sürmüştür. Arabesk tema olarak bu albümle yarışacak bir albüm yoktur. Bülent Ersoy"un seslendirdiği 'Ölmeyen Şarkı' ve film müzikleri de Suat Sayın'a aittir. Cinsiyet değiştiren ve fimlerde artık kadın olarak boy gösteren Bülent Ersoy, bir anda arabesk yıldız ünvanına kavuştu. Kadınlığını filmleri ve 'Yaşamak İstiyorum' albümü ile perçinlerken; o dönemin ve tüm dönemlerin en büyük ses sanatçısı Zeki Müren, değerli bestekar Muzaffer Özpınar desteğinde, şimdiye kadar yapılmış en ağır ve içli şarkıların yer aldığı 'Kahır Mektubu' adlı arabesk albümü çıkardı. Artık film çevirmeyen ve son filminin üzerinden 10 yıla yakın bir süre geçen Zeki Müren 80'lerin başında 30 dakikadan fazla süren Kahır Mektubu şarkısı ile bir kez daha gücünü gösterdi. Dönemin Arabesk ikonları Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Aydoğan Tayfur, Bergen, Tüdanya, Ceylan, Küçük Tülay, Sıla Mısırlı, Kanarya Kardeşler, Cavit Karabey, Hüseyin Altun, Yıldız Tezcan, İbrahim Tatlıses, Vahdet Vural, Emrah bile kariyerleri boyunca bu denli güçlü bir arabesk albüm yapamadılar. En büyük Türk Sanat Müziği otoritesi sayılan Zeki Müren'in bu denli arabesk iddiası ilginçti de...

60'lar ve Türk Pop Müziğinin Doğuşu, Fecri Ebcioğlu: Türk Müziği 60'larda üvey kardeşi arabesk ile yoluna devam ederken Türkiye ve Türk Sineması bir başka müzik türü ile tanışmaya başlıyordu. 60'lı yılların başında Sezen Cumhur Önel ve Fecri Ebcioğlu yabancı şarkılara Türkçe söz yazmaya başladılar. Böylece 'aranjman' adı verilen moda da başlamış oldu. 1965 yılında sıradan bir sinem oyuncusu olan ses dergisinin kapak yarışmasında birinci olup 1963 yılında ilk filmini çeken Ajda Pekkan, sanatçıya ait "Her Yerde Kar var" ve "On yedi Yaşında" plaklarını okudu. Film yıldızı olan Ajda'yı bir anlamda yeniden yaratmıştır. 1968'e kadar müziklerini yaptığı filmler arasında Acı Hayat, Affetmeyen Kadın, Suçlular Aramızda, Aşk ve İntikam Yılanların Öcü ve Susuz Yaz gibi filmler de vardı. Birden bire ortaya çıkan bu müzik sinemadaki asıl etkisini 70'li yıllarda göstermişti..


Karmaşık 70’ler

60’lı yılların sonuna doğru ve 70’li yılların başlarında, ülkede tırmanan siyasi gerilimler ve sancılı geçen politik yaptırımlar nedeni ile sinema da sosyal bir nosyon olması sebebi ile bundan payını aldı. Gelecek kaygısı ile yaşamaya başlayan halkı artık 50 ve 60’lı yılların filmlerindeki masum aşklara inandırmak imkansızdı. Eski sinema anlayışı nedeni ile filmlerde yer alan; gizemli aşıklar, uşakların cirit attığı köşkler, zerafet ve zenginlik göstergesi sayılan helva geceleri, uzun tatil ve yurt dışı seyahatleri, yakışıklı ve zengin erkekler bir anda yok olup gitmişti. Siyasi kargaşa ve geçim sıkıntısı içinde bunalan sinema sektörü de buna bir çözüm bulmalıydı elbet. 70’li yılların hemen başında çevrilen birkaç duygusal film dışında filmlerin tamamı pastoral ya da melankolik temalı filmlerdi. 70’lerin ortalarına gelindiğinde ise sinema sektörü bir çıkış yolu ararken, çekilen komedi ya da macera içerikli seks filmlerine sığınmaya başladı. Bu filmler aslında birer suretti asılları olan emsal yabancı filmler ise hardcore tarzda pornografik filmlerdi. Fazla maliyeti olmayan, çoğu zaman montajı bile doğru dürüst yapılmayan, hatalı sahnelerin bile çıkarılıp atılmadığı kadının bir giderim aracı olarak yansıtıldığı, erkeğin ise daha geri planda olduğu seks temalı filmler... Kısa vadede sinemayı kurtaracak gibi görünen bu dahiyane fikir bir anlamda sinemanın ipini çekmek gibi bir şeydi. 1974 yılından itibaren Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit gibi devler birer birer sinemadan elini eteğini çekmeye başladı. Ülkede baş gösteren kargaşa ve köyden kente göç olgusu bu dönemde iyice belirginleşince çekilen birkaç köy ve göç konulu film sektörü kurtarmaya yetmedi. Senede onlarca filmde oynayan starlar artık senede bir filmi bile zor çevirirken 70’li yılların sonuna doğru açılan başka bir kapıdan girmeye karar verdiler: Şarkıcılık...

70’li yıllarda sinema sanatçılarının şarkı söylemeyi seçmesi ile halk da biraz olsun rahatlamış oldu. Çünkü akın akın sinemaya gidilen günler mazide kalmıştı. Aklı başında bir izleyicinin sırf sanatsal gayelerle sinemaya gitmesine olanak yoktu. Seks filmleri nedeni ile sinemaya küsen kesim, gazinolara giderek bir nebze olsun bu özlemini giderebiliyordu. Fatma Girik, Hülya Koçyiğit gibi yıldızların yanında dönemim tüm oyuncuları bir anlamda şarkıcılığa soyunmuştu. 60’larda başlayan “aranjman” fırtınası 70’li yıllarda tavan yaptı. Sinemanın gerilemesi müziği aksine güçlendirdi. Sesi olsun olmasın herkesin eline bir mikrofon tutuşturuluyor ve gazinonun şaşalı podyumuna bırakılıyordu. Manken ve Oyuncu olan “Lale Belkıs” bu dönemde oyunculuğunu geri plana iterek, bir yandan “Yıldırım Gürses” şarkıları okurken bir yandan da pop içerikli longplay tabir edilen plaklarda şarkı okudu. Yıldırım Gürses’e ait “Senin Aşkına Doyum Olmaz” adlı alaturka şarkıyı pop olarak okudu. Bir diğer hiti de “Olur Görürsem Söylerim” adlı şarkı oldu. Bir Sinema ve Tiyatro devi olan “Ayla Algan” da o dönemde şarkıcılığı seçti. Yasak bir aşkı anlatan ve çıktığı gün 45’likler listesinde bir numara olan ‘O Senin Karın” adlı şarkı kendinden sonraki pek çok döneme de örnek oldu. “Ayla Algan” kuşkusuz ‘Lale Belkıs’a göre kat kat güçlü bir sesti. Zira şarkıyı 80’li yılların Arabesk furyasında büyük söz yazarı ‘Ahmet Selçuk İlkan’, “Biliyorum evlisin. Seni Bekliyor yuvan…” sözleri ile farklı bir formatta yazdı. Şarkıyı dönemin arabesk yıldızı “Gülden Karaböcek” kusursuz okudu. 2000’li yıllarda ise şarkı bu kez Yıldız Tilbe tarafından ‘Ama Evlisin” olarak pop-arabesk formatında karşımıza çıktı. Yasakları ve yasak aşkları pek seven toplumumuz bu şarkıya da hemen kucak açtı, baş tacı yaptı.

60’larda sinema alanında tutunamayan ve umduğunu bulamayan Ajda Pekkan ve Samiramis Pekkan doğru parça seçimi ile 70’lerin bir numaralı yıldızı olurken, dönemin belli başlı şarkıcıları Seyyal Taner, 'Son Verdim Kalbimin İşine', Füsun Önal, 'Senden Başka'; Yasemin Kumral; 'Bim Bam Bom'; Nazan Şoray, 'Hal Hal'; Tülay Özer; 'Büklüm Büklüm' gibi şarkılarla sinemaya da damgasını vurdular. Dönemin sinemaya en çok emeği geçen isimleri kuşkusuz “Fikret Şeneş, Ülkü Aker, Hurşit Yenigün, Şanar Yurdatapan, Melih Kibar ve Cahit Berkay”dı. 70’lerin sonuna doğru ise yavaş yavaş adı duyulmaya başlayan ama Türk Pop Müzik tarihine hükmedecek 3 ismin adı duyulmaya başlandı: “Atilla Özdemiroğlu”, “Onno Tunç” ve aşkın teslim olduğu tek kadın: “Sezen Aksu...”

Cahit Berkay, Moğollar adlı müzik grubunu kurarak hem Anadolu Rock”u olarak tabir edilen müziği geliştirmiş hem de Türk sineması için yaptığı çok özel bestelerle sinemaya adını altın harflarle yazdırmıştır. 60’lı yıllarda amatör bir şekilde müzik yapan dev sanatçı 1965 yılında “Selçuk Alagöz”ün yanında profesyonel müzik hayatına başlamıştır. 1967'de “Moğollar” adlı grubun kurucularındandır. Gerçek manada 1974 yılından itibaren sinema filmleri için müzik yapmaya başlamıştır. 150 civarında sinema filmi için müzik yapmıştır. Altın Portakal’ı da defalarca alan sanatçı ödül rekortmenidir. “Türkan Şoray” ile “Kadir İnanır’ın en iyi aşk filmlerinden biri olan ‘Devlerin Aşkı(1976)’, yine aynı iki sanatçıyı bir araya getiren ve imkansız bir aşkı anlatan ‘Bodrum Hakimi(1976)’, tüm zamanların en iyilerinden olan ‘Selvi Boylum Al Yazmalım(1977)’ gibi aşk filmlerinin müziklerini yaptığı gibi “Çöpçüler Kralı(1977)” ve bir Atıf Yılmaz klasiği olan “Kibar Feyzo(1977)” adlı komedi ağırlıklı sosyal filmlerin de müziklerini yapmıştır. Yenilikçi müzik adamı 80’li yıllarda Aydınlanma Çağı filmleri olarak adlandırılan pek çok filmin de müziklerini yapmış olup bunlar arasında “Kırık Bir Aşk Hikayesi(1981)”, “Mine(1982)”, “Seni Seviyorum(1983)” adlı filmler gösterilebilir. 1978 yapımı “Cevriyem” adlı “Memduh Ün” filminin Müzikleri de Cahit Berkay tarafından yapılmıştır. Ama bir nüans farkı vardır. Filmde şarkı okuyan Cevriye yani Türkan Şoray, “Kusura Bakma” adlı şarkıyı o dönem adı yeni yeni duyulmaya başlayan ve şöhreti yakalamak için diğer yıldızların aksine çok çaba gösteren ‘Sezen Aksu’nun kendi sesinden okur. “Sezen Aksu(Fatma Sezen Yıldırım, Sezen Seley)”, 1974 yılındaki başarısız şarkıcılık denemelerinden sonra ilk kırk beşliğini Sezen Seley adıyla yayımlamış “Haydi Şansım” adlı şarkı 1975 yılında sadece elli adet satmıştır. 1975 yılında ön yüzünde “Yaşanmamış Yıllar” arka yüzünde ise “Kusursa Bakma” adlı şarkılar olan ikinci kırkbeşliğini çıkardı. “Olmaz Olsun” ve “Vurdumduymaz” kırkbeşliği ile nihayet 1976 yılında bir numara oldu. 1977 yılında “Allahaısmarladık” adlı ilk albümünü yayımlamış, albümde yer alan "Kaç Yıl Geçti Aradan" adlı şarkısıyla başarı sağlamıştır. 1978 yılında ikinci albümü Serçe'yi yayımlayan “Atıf Yılmaz” yönetmenliğinde bir şöhret öyküsünün anlatıldığı “Minik Serçe” adlı sinema filminde başrol oynamıştır. Film müzikal tadındadır. 80’li yılların başında sinema ve tiyatro ile bağını hiç koparmayan sanatçı dönemin devleri olan “Şener Şen, İlyas Salman, Ayşen Gruda gibi isimlerle "Bin Yıl Önce, Bin Yıl Sonra" adlı müzikalde rol aldı. 1980 yılında”Sevgilerimle”, ardında “Ağlamak Güzeldir(1981)” ve“Firuze(1982)” albümlerini çıkaran sanatçının bilinenin aksine şöhreti yakalamasında kendine sağ kol olan isim Orhan Gencebay”dır. Bu üç albüm Orhan Gencebay”ın plak şirketinden çıktığı gibi Orhan Bey Firuze albümünde yer alan ve sözleri “Bekir Sıtkı Erdoğan”a ait bulunan “Zelzele” adlı şarkıyı “Sezen Aksu” için özel olarak bestelemiştir. Günümüzde “Sacayak Bacağı” olarak adlandırılan 4 kadın pop vokal içinde Sezen Aksu hiç arabesk albüm yapmaması ile de dikkat çeker. Gerçi Zelzele parçası arabesk tınılar taşır ancak bu münferit parça dışında 80’li yıllarda arabesk okumayan tek stardır o. 1984 tarihli “Sen Ağlama” albümünü piyasaya çıkar çıkmaz zirveye yerleşmiş ardında Sen Ağlama ve Geri Dön adlı parçalar için özel senaryo yazılarak filmi çekilmiştir. Aradan geçen 25 yıla rağmen bu iki şarkı ve iki film hala ilk günkü güncelliğini korumaktadır.

70’li yıllara Müzik alanında damgasını vuran ikinci özel isim “Melik Kibar”dır. Bir müddet ‘Timur Selçuk’la da birlikte çalışan Melih Kibar, Çoban Yıldızı adlı şarkıyı 1975 yılında Eurovision Şarkı Yarışması için bestelemiştir. Asıl dönüm noktası ise “Çiğdem Talu” ile tanışmasıdır. Birlikte ‘İşte Öyle Bir Şey’ ve‘Sevdan Olmasa’ gibi şarkılara imza atmışlardır. Müzikal alanda Erol Evgini desteklerken, sinema alanında Hababam Sınıfı filmine yaptığı müziklerle hem Altın Portakal ödülü kazanmış hem de Türkiye”nin en çok sevdiği bestecilerden biri olmuştur. ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası Müzikali’nin besteleri de ona aittir. Sanatçının Yeşilçamda hafılara kazınan ve en büyükler arasında yer alan “Bizim Aile(1975)”, “Aile Şerefi(1976)”, “Cennetin çocukları(1977)”, “Neşeli Günler(1978)” gibi filmler müziklerine imza attığı filmlerdendir.

60’lı yıllarda Orhan Gencebay ve Suat Sayın tarafından uygulanmaya başlanan makam dışı şarkı yapma geleneği 70’li yılların Türkiyesi’nde bir anda bu forma bir ad konmasına da sebep olur. Mimaride gösterişli yapı anlamına gelen ‘Arabesk’ kelimesi sonuna ‘Müzik’ eklenerek üvey evlat muamelesi görmekten bir anda kurtulur. 70’lerin ortalarından itibaren kente göç yolu ile gelen ve buranın karmaşık yapısına alışamayan orta gelirin altındaki grupların imdadına yetişen bu müzik türünde acı, eziyet, sevip de kavuşamama ve karşılıksız aşk temaları işlenir. Bir gün zengin olacağına inanan ve hep bunun için didinen acıyı ve hor görülmeyi üzerine bir kıyafet gibi giyen kesimlerin özellikle itibar ettiği bu müzik, sinemayı da etkisi altına alacaktır. 1979 yılında tesadüfi bir şekilde müzik hayatına başlayan ve arabesk akımın belki de en etkili ismi olan Müslüm Gürses için 1979 yılında bu ekolün en ünlü yönetmeni “Temel Gürsü” tarafından ‘İsyankar’ adlı film çekilir. Film ezilen ve mekan tutamayan kesimlerin bir anda baş tacı olur. Müslüm Gürses 1980 yılından itibaren yılda bazen 6 bazen de sayısı 10’u geçen albümler yapmaya başlar. Genellikle Ali Tekintüre şarkıları seslendiren Müslüm Gürses hit olan her şarkının filmini çeker. Devamında Hasret(1980), Kul Sevdası(1980), ve Mutlu Ol Yeter(1981) gibi filmler gelir. Film setinde tanıştığı Muhterem Nur’la başlayan birlikteliğini bir müddet sonra birlikte film çekmeye kadar götürür.

Çalışmalarında daha çok güçlü söz yazarı “Ahmet Selçuk İlkan” sözlerine yer veren “Ferdi Tayfur” ise hit olan şarkılarının tamamına istisnasız film çekmiştir. Yine arabesk filmlerin tercih edilen yönetmeni olan “Temel Gürsü” ile çalışma yolunu seçen Ferdi Tayfur için 1976 yılında Çeşme, yine aynı yönetmen tarafından 1977 yılında derbeder filmi çekilmiştir. Benim gibi Sevenler(1977) ve Huzurum Kalmadı(1980) Ferdi Tayfur’un milyonlar satan ve akabinde filmleşen şarkılarıdır.

Sahip olduğu müzikal donanım nedeni ile bir çok yerli ve yabancı üniversitede tez konusu olan değerli müzik adamı “Orhan Gencebay” ilk başlarda sadece besteci kimliği ile müzik ve sinema piyasasında adından söz ettirmeye başlamış, çevresindeki üstadların ısrarı üzerine şarkı söylemeye başlamıştır. 1960’lı yıllarda başlayan müzikal serüveninde aslında belli bir kesime müzik yapma saiki gütmeyen müzik adamı 70’li yıllarda arabesk tutkunları tarafında fazlaca taraftar bulmuştur. Orhan Gencebay da diğer arabesk yıldızlar gibi şöhret olan her şarkısına film çekmiştir. Bir Teselli Ver(1971), Batsın Bu Dünya(1975). Orhan Gencebay da geleneği bozmamış ‘Yarabbim(1980)’ adlı filmde yönetmen “Temel Gürsu” ile çalışmıştır.

Çoğu kesimin görmezlikten geldiği ve burun kıvırdığı arabesk realitesi ünlü Yeşilçam yıldızları için de uzun vadede bir çıkış noktası olmuştur. Çünkü üç arabesk devinin filmlerinde en ünlü kadın yıldızlar olan “Fatma Girik”, “Necla Nazır”, “Müjde Ar”, “Hülya Koçyiğit” gibi starlar boy göstermiştir. Hatta bununla da kalmamış 1986 yılında “Ferdi Tayfur” kendi şirketi olan “Elenor Plak”tan, “Necla Nazır’a, ‘Sende… Uzadı Geceler’ adı ile albüm yapmıştır. Ses eğitimi dahi almayan Necla Nazır”ın albümü yüzbinler satmıştır. Komedi ekolünün en önemli temsilcileri olan “Ayşen Gruda, Adile Naşit, Minür Özkul ve İlyas Salman gibi devler 80’li yılların başında ağlatma ve ajitasyon etkisi yaratma odaklı pek çok arabesk filmde rol almışlardır. Bunlardan en ünlü olanı Adile Naşit ile Ceylan”ın çevirdiği Annem/Bırakmam Seni filmdir. Yine arabesk filmlerin tercih edilen yönetmeni olan Temel Gürsu tarafından çekilen film 1986 yılında müzik piyasasına bomba gibi düşen ‘Annem’ adlı şarkının filmleşmiş halidir. Şarkıda geçen,

“Mazide kalan hatıra gibi
Şevkatli kollarını aç bana anne
Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık
Üşüdüm, üstümü örtsene anne”

dizeleri filme neredeyse bire bir aktarılmıştır. ‘Kimbilir’ adlı şarkı ile bir günde milyonluk tiraj yakalayan ‘Kibariye’nin aynı adlı sinema filmi çekilmiş hatta filmde sinemaya tövbe eden ‘Zerrin Egeliler’ dahi oynamıştır. Arabesk müziğin sadık dinleyicisi ve maddi getirisi nedeni ile 70’lerin sonunda sinemada ve müzikte arabesk patlaması yaşanmıştır. Söylediği türkülerle ve çevirdiği köy temalı filmlerle türk sinemasının ve halk müziğinin en güçlü isimlerinden biri olarak gösterilen Yıldız Tezcan, Sanat Müziği sanatçısı Kamuran Akkor ve Adnan Şenses de bu akıma uymuşlardır. 80’lerin başında ismi yeni yeni duyulmaya başlanan İbrahim Tatlıses, Mahmut Tuncer ve Gökhan Güney albümleri milyon satan ve şarkıları sinema filmi yapılan diğer yıldızlardır. Arabesk film çeviren diğer starlar şunlardır: Ferdi Özbeğen, Ercan Turgut, Arif Susam, Nejat Alp, Ceylan, Emrah, Sıla Mısırlı, Aydoğan Tayfur, Hüseyin Altun, Devran Çağlar, Hakkı Bulut, Gülden Karaböcek, Bergen, Tüdanya, Kanarya Kardeşler, Selahattin Alpay...

Dönemin erotik film müziklerine gelince; müzikler tıpkı senaryo gibi özensiz ve karmaşıktır. Bazen bir fasıl bazen de yabancı kaynaklı müzikle karşılaşmak mümkündür. Örneğin 1978 yılında çekilen ve başrollerinde Tamer Yiğit ile Zerrin Doğan’ın oynadığı ve oldukça cüretkar sahneleri ile adından söz ettiren ‘Aşkın Kanunu” adlı filmin başında anlamsız sevişme sahnelerine konulmuş jazz müziğini, filmin köyde geçen sahnelerinde, Cahit Berkay’ın bestelerinden araklandığı bariz olan ara nağmeleri, kavga ve pornografiye uzanan sahnelerde ise dönemin elektronik müziğini ve dans şarkılarını duyabilirsiniz. Bir filmde bu denli müzik türünün bulunmasının saçma ve sakıncalı olması bir yana özensizliği izleyeni boğuyor. Her sahnede farklı bir müzikle karşılaşmak da ayrıca yoruyor. 70’li yıllar acısıyla tatlısıyla hafızalarda yer edinirken, ünlü ses sanatçısı Belkıs Özener”in bir itirafı bu yıllara dair her şeyi özetler niteliktedir: “60’ların sonuna doğru ve 70’li yıllarda pek çok filme sesimle can verdim. Her film benim için özeldi, ayrı bir tattı. Ancak bir komedi seks filmi için söylediğim ‘civ civ çıkacak kuş çıkacak’ şarkısını kendime hiçbir zaman yakıştıramadım…”

Fantezi Müzik ve Selami Şahin: Kendine has müzik anlayışı ile en iyi 10 bestekar arasında gösterilen “Selami Şahin” müziğe klasik eserler okuyarak başlamıştır. Özellikle ‘Zeki Müren’ tarafından okunan ‘ Yaprak Yeşili Gözlerin’ adlı şarkı diğer besteleri gibi klasik olmuştur. Ne varki 70’lerin arabesk anlayışı kendi içinde eğlence anlayışını da getirmiştir. Kendine her yönüyle yetebilen bu müzik; konu tempolu şarkılar olunca da bir başka türe meydanı bırakmak istememiştir. Gitme sana muhtacım, Eskimeyen dost, Tanımam senden başka, Boş vere boş vere, olmuyor, Seninle Başım Dertte gibi şarkıları klasikler arasına giren ve şarkıcılar arasında bir türlü paylaşılamayan Selami Şahin, fantezi müziğin öncüsü olduğu gibi, sanatçı seçiminde tercihlerini hep Zeki Müren’den yana kullanmış; Zeki Müren’in, ‘Susma’ adlı albümüne en iyi şarkılarını vermiştir. Sanatçının 1981 tarihli plağı “Bağrımdaki Ateş”, yine aynı yıl filme çekilmiştir. Selami Şahin tarafından açılan yoldan giden diğer sanatçılar; Ümit Besen, Ferdi Özbeğen, Cengiz Kurtuoğlu, Arif Susam ve Nejat Alp’tir. Bu müzik tarzını, taverna adı verilen eğlence biçimi ile kombine ederek daha da sevilir hale getirmişlerdir. Özellikle Ümit Besen filmleri içli şarkılar yanında bu eğlencenin bir getirisi olan müzikleri ihtiva eder.

Müzik ve sinema bu denli iç içe iken; sinemanın direkt müziği etkilediği ve yönlendirdiği münferit durumlar da olmuştur. Buna en güzel örneklem 70’li yıllarda çektiği pornografiyi teğet geçen filmleri nedeni ile bugün bile hala eleştri oklarının hedefi olan başarılı yönetmen ‘Ülkü Erakalın’dır. 80’lerin ortalarında Ülkü Erakalın; Selçuk Tekay yönetmenliğinde ve Garo Mafyan”ın aranjelerini yaptığı; Coşkun Sabah, Mahmut Oğul ve Aysel Gürel destekli Zeki Müren albümü ‘Ayrıldık İşte’nin kapanış şarkısı olan ‘Seni Senden İstiyorum’ adlı parçayı bestelemiştir. Sözleri, tüm dönemlerin en iyi söz yazarı Aysel Gürel tarafından yazılan muhteşem şarkı, Zeki Müren için, Ülkü Erakalın tarafından özel olarak bestelenmiştir.
Fenerbahçe Türkiye'dir, Türkiye Fenerbahçe..                                 

Linksiz Sunumlar kategorisindeki tüm filmler görsel sunumlardır, bilgi için benimle iletişime geçebilirsiniz.

Çevrimdışı genç_dede

*
  • iyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir
  • *
  •  7642 7642
  • 65194 65194
  • Yeşilçam Fedakarı
Ynt: Film Müzikleri
« Yanıtla #1 : 05 Ocak 2015, 02:47:17 »
Konu için sağolasın kaptan, linkli olsaydı daha bi değişik olurdu elbette =))

Çevrimdışı basvekil

*
  • *
  •  1001 1001
  • 38822 38822
  • Yeşilçam Sever
Ynt: Film Müzikleri
« Yanıtla #2 : 17 Mart 2015, 12:41:40 »
Elinize ve dilinize sağlık güzel anlatmışşınız.

Çevrimdışı ZeuS

*
  • *
  •  3423 3423
  • 2042 2042
  • Yeşilçam Sever
Ynt: Film Müzikleri
« Yanıtla #3 : 16 Kasım 2016, 14:06:32 »
Emeğinize Sağlık Teşekkürler...

Çevrimdışı Memphisnorton

*
  • *
  •  9 9
  • 0 0
  • Yeşilçam Sever
Ynt: Film Müzikleri
« Yanıtla #4 : 15 Kasım 2022, 14:47:23 »
50'lerin Dayanılmaz Ağırlığı

Klasik Türk Müziği ve Saray Müziği'nin belli bir kesime hasredilmesinin de etkisinden olsa gerek 50'li yılların Türk Filmleri'nde yer alan Musiki ve Halk Müziği nağmeleri belirgin bir şekilde ayrıktı. Tutucu bir şekilde soylulara aitmiş gibi lanse edilen bu kurallı, ağdalı müzik, Halk müziği ve Türkülerle aynı filmlerde yer alamazdı kuşkusuz...

Sanat Müziği, Salon Filmlerinin; Türküler ise dram yönü ağır basan köy temalı aşk filmlerinin vazgeçilmezleriydi. Ne var ki Senaryosu Zeki Alpan'a ait olan ve yine onun yönetiminde çekilen Yıldızlar Revüsü(1952) adlı film, Amerika ve İstanbul arasında mekik ören ve İstanbul'a, şarkıcı götürmek için gelen bir adamın; gazinonun şarkıcıları ile yaşadığı komik maceraları izleyici ile buluşturarak farklı bir tat sundu. Filmin Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği ayrımı umurunda değildi. Filmde; Yapımcı Fuat Rutkay'la evlenen ve esasen türkü okuyarak şöhreti yakalayan Suzan Yakar, Mustafa Kemal Atatürk'ün en çok sevdiği şarkıcılardan biri olan Klasik Müzik duayeni Safiye Ayla, yine Klasik ekolün sofistike sesi Perihan Altındağ Sözeri, sesi ve yorumu kadar usul bilgisi ile de göz dolduran ve çıkabildiği ses aralıkları en tepelerde olan Hamiyet Yüceses, o kuşağın taptığı yorumcu Sabite Tur gibi güçlü sesler vardı. Filmde yer alan şarkıcı kadrosu bu denli güçlü iken oyuncu kadrosu ise hiç de yabana atılır cinsten değildi. İsmail Dümbüllü filmin bir diğer starıydı. Film; fasıl, gazino hayatı ve şamata yanında bazen güldüren bazen hüzünlendiren şarkılarla bezeli bir komediydi.

TRT Radyosundaki şarkı söylediği ilk gece kadın-erkek arası, tam tanımlanamayan bir sese sahip olduğu gerekçesi ile dinleyicileri fazlaca heyecanlandıran ve gelen şöhreti bir anlamda belgelemek için bir şöhret filmi çekilen Zeki Müren, Sadi Işılay'ın kıvrak müzik zekası, Cahide Sonku'nun başarılı pazarlama ve yapımcılık tekniği ve Zeki Müren�in emsalsiz sesi birleşince 50'lerde başlayan ve daha sonra Türk Sinemasında çok moda olacak bir akıma imza atılmasına sebep oldu: Şarkı adı ile film yapmak ve bir şöhret öyküsünü anlatmak...

Zeki Müren, Beklenen Şarkı adlı filmde oyuncu olmadığı halde beklenmedik bir performans sergilediği gibi, siyah beyaz filmde yer alan hüzünlü sanat müziği nağmeleri yer yer izleyiciyi göz yaşlarına boğuyordu. Devamında gelen Son Beste(1955), Berduş(1957), Altın Kafes(1958), Kırık Plak(1959), Gurbet(1959), Hayat Bazen Tatlıdır(1962) hep şarkılarla bezeli filmler oldu. Özellikle 'Hayat Bazen Tatlıdır' filmine de adını veren şarkıda geçen 'Hayat bazen tatlıdır sevenler kanatlıdır, bir gün acı bir rüzgar kırar aşk dallarını, bazen bir nefes söyler sevda masallarını' sözlerinin, koro ile söylenen bölümünde göz yaşlarını tutmak neredeyse imkansızdı. 50'lerden iki Dev: Kadri Şençalar ve Muzaffer Sarısözen... Dram türünün belki de müzikal olarak vazgeçilmez hocası o yıllarda Kadri Şençalar'dı. Şehir hayatına yönelik aşk ve macera odağındaki dramatik filmlere besteleri ile damgasını vurmuştu. Nota ve Usul cambazı olan değerli hoca; Neşet Ertaş, Zeki Müren, Yusuf Nalkesen gibi en büyük devlerin gelişiminde ön ayak olduğu gibi sayısız filme de şarkıları ile imzasını atmıştı. Hatta kendisine iş başvurusu yapan Neşet Ertaş'ı Şençalar Plak adlı şirketinde keşfetmişti. 1950 ve 1960 yılları arasında bir çok yerli filmin müziğini de besteleyen sanatçı, Saf bir köylü kızının aşk öyküsünün anlatıldığı Kahpenin Kızı(1952), Bataklıkta bir şarkıcı kadın ile yakışıklı bir gencin aşk öyküsünü anlatan Kaybolan Gençlik(1955), Kerime Nadir'in romanından uyarlanan ve aynı kıza aşık olmanın yarattığı buhranları anlatan Funda(1958) adlı filmler Kadri Şençalar'ın müzikleri ile hayat bulmuştur bir anlamda...

Muzaffer Sarısözen, Türk Folkloru ve Türkü alanındaki müzik çalışmaları nedeni ile Türk Halk Müziği alanında özel bir yeri olan bu hoca başarılı radyo çalışmaları yanında, Türk Sinemasının bir başka alanına Taşra ağırlıklı dram-aşk filmleri için yaptığı müziklerle damgasını vurmuştu. Yılmaz Güney ile Cavidan Dora'nın başrol oynadığı köy hayatı içinde paranın aşkın önüne geçmesinin engellenemezliği üzerine özel bir film olan Tütün Zamanı (1959) adlı filmin müzikleri onun elinden çıkmıştı. Ömer Lütfü Akad'ın köy temalı en iyi filmlerinden biri olan ve köy hayatındaki iki ailenin düşmanlığının aşkı gölgelemesini anlatan Beyaz Mendil (1955)'in müzikleri de Muzaffer Sarısözen tarafından yapılmıştı. Yine bir Yılmaz Güney klasiği olan Ala Geyik(1959) adlı filmde av tutkusu ve yaban hayatı içinde aşk anlatılırken köy yaşamında yine sevip de kavuşamamak teması hep bu tınılarla işlendi. Usta yönetmen Atıf Yılmaz'ın elinden çıkan filmin müzikleri de kusursuzdu..


60'ların Curcunası

60'lı yılların filmlerinin 50'lere göre müzikal yönden daha renkli olduğu söylenebilir. Gazino kültürü daha da gelişirken artık sanat, sanat içindir anlayışını benimseyen şehirli filmler ile sanatı halk için yapan köy temalı filmler iç içe geçmeye başladı. 50'li yıllarda gazinolarda sadece seçkin zümreler yer alırken veya köy yaşamı içinde başlayan filmler köy yaşamı içinde biterken 60'lı yıllarda, köyde başlayan bir film şehirde devam edebiliyordu. Hatta köyden gelen ve şehirlileri cezbeden kadın modeli bu dönemde pek revaçtaydı. Bu nedenle filmin başında türküler ve yaban hayatı yer alsa bile akabinde şehirli bir soyluya dönüşmenin getirdiği kibarlık bir mecburiyetti. 60'lı yıllara filmleşen şarkılar damgasını vurmuştu. Neredeyse şöhret olan her şarkının filmi çekilmişti. Şarkıya uygun senaryolar yazılmıştı. Buruk Acı(1969), Veda Busesi(1965), Boş Çerçeve(1969), Artık Sevmeyeceğim(1968) gibi...

Belkıs Özener; 1960'lı yılların ortalarından itibaren Yeşilçam Filmlerinde kadın starların sesi olmuş, Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit'in oynadığı pek çok filmde onlara sesi ile hayat vermişti. Hatta 1970 tarihli Bir Atıf Yılmaz Filmi olan "Kara Gözlüm" adlı film Orhan Gencebay'ın şarkısının filmleştirilmesiyle ortaya çıkmış, filmde balıkçı kızı Azize karakterini canlandıran Türkan Şoray sesinin güzelliği keşfedilerek şarkıcılığa soyunmuştur. O yıllarda filmlerde kolay şöhret şarkı ve şarkıcılıktan geçmektedir. "Azize" filmin bir sahnesinde balıklara bakarak yine Balkıs Özener'in sesinden Azize şarkısını söyler. ''Kalkan balığına bakın da usta keseri gibi'' şeklinde devam edem eğlenceli şarkı unutulacak türden değildir. Şarkı söyleme ekolü 60'lı yıllarda filmlerini damgasını vururken sinemanın buhrana girdiği 70'li yıllarda Yeşilçam starları için ekmek kapısı da olacaktır aynı zamanda.. Seks furyasının patlak verdiği 1974 yılından sonra film çekmek yerine pek çok Yeşilçam starı sahneye çıkmayı tercih etmişti. Hemen hemen tüm kadın yıldızlar şarkı söylediği gibi, 70'lerin ortalarında Fatma Girik, Bülent Ersoy'un teşviki ile Maksim Gazinosunun kadrolu şarkıcısı olmuş, Bülent Ersoy ile aynı sahnede şarkı söylemişti. Uzun yıllar şarkıcılık yapan Fato, seks furyasının bitmesi ile sahneleri terk ederek film setlerine geri dönmüştü.

Sayısız filme müzik yapan değerli müzik adamı Metin Bükey türk sinemasında 150'den fazla filme müzikleri ile imzasını atmıştır. Ayşecik, Küçük Hanım, Cilalı ibo serilerin de müziklerini yapan usta nedense güftesi kendisine bestesi ise Teoman Alpay'a ait olan "Samanyolu" filminin müziği ile anımsanır. Başrollerini Cüneyt Arkın ile Mine Mutlu'nun paylaştığı, Ala Geyik(1969) adlı filmin 2. çevriminin müziklerini ise bu sefer Metin Bükey yapmıştır. 1968 yapımı ''Dünyanın En Güzel Kadını'' adlı filmin müzikleri de Metin Bükey tarafından yapılmıştır. Meşhur ''Tamba tumba esmer bomba'' şarkısı bu filmde yer alır. Fakat filmin en can alıcı noktası Türkan Şoray'ın seslendirdiği ''Dünyanın En Güzel Kadını'' şarkısını okuyan Belkıs Özener'dir. Şarkıda Belkıs Hanıma eşlik eden ses ise Suat Sayın'dır. Suat Sayın'ın buğulu sesinden Dünyanın en güzel kadınının tasviri bir başkadır.

Suat Sayın ve Arabesk Kültür: Suat Sayın için yorum yapmak yerine onun şarkılarını dinlemek aslında yeterli bir kıstastır. 'Tokat gibi Şarkılar' olarak tabir edilen bestelere imza atan bu doğaüstü müzik adamı Türkiye'de yetişen birkaç isimden biridir. Suat Sayın 1960 yılında radyodan ayrılarak ilk plağı postacıyı seslendiren tüm zamanların en iyi bestekarlarından biridir. Türk Sanat Müziği ile Türk Halk Müziği arasındaki ayrımı kaldırmıştır. 70'li ve 80'li yıllarda arabesk olarak adlandırılacak eserlerin oluşmasına ön ayak olmuştur. Klasik Türk Musikisinin kuralcı karmaşık yapısını bir kenara bırakarak içinden geldiği gibi şarkılar yapmıştır. Ancak makam dışına da çıkmamıştır. Şarkıları çok güçlü büyük eserler değildir. Ne var ki lirizm hat safhadadır. Besteleri pop, arabesk, jazz, rock, türkü, klasik müzik ve film müziği olarak geniş anlamda kullanılan tek bestekardır. Sevim Çağlayan, Behiye Aksoy, Sevim Tanürek, Neşe Karaböcek'e özel dersler vermiştir. Yeşilçam filmlerinde tüm kadın starlar neredeyse onun şarkılarının tümünü okumuştur. İntizar ve Sevemez Kimse seni gibi... Herkesin ezbere bildiği ama kime ait olduğunu pek de umursamadığı Yeşilçam Filmlerine de malolmuş ölümsüz besteleri şunlardır:

Sevemez Kimse Seni, Yollar Uzak Gelemedim, Nazende Sevgilim, Gündüzüm Seninle, Akşam olur gizli gizli ağlarım, Yolcu ile arabacı, İntizar, Kollarında öleyim, Sus sus sus, Ayrılık kolay değil, Söyleyin Yıldızlar, Önce Tuttun Elimden Sonra Niye Bıraktın (Bitmeyen Çile), Zalimin Zulmü Varsa Sevenin Allahı Var, Ne karşılık Bekliyorsun?, Tanrı verdi çalmadım ki (Arabesk), Ölsem de bir kalsam da bir, Dilek çeşmesi (Arabesk), Bu sana son mektubum (Arabesk).

Suat Sayın besteleri Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Selami Şahin gibi arabesk ekolün temsilcilerine ilham verdiği gibi, şarkıları pek çok filmde ve albümde okunmuştur. 70'li yılların sonuna doğru müzik hayatına başlayan Müslüm Gürses, ilk olarak onun besteleri ile müzik hayatına başlamıştır. Selami Şahin'in müzikal tavrı onunla büyük bir paralellik gösterir. Her şey bir yana Halka, Türk Sanat Müziği'ni sevdiren tek bestecidir. 2006 yılında hayata veda eden güçlü bestekar Suat Sayın ardında koca bir ülkeye ve sinemaya hükmetmiş şarkı ve besteler bırakmıştır. 70'lerin sonuna doğru en büyük pop ikonları Nilüfer, Ajda Pekkan ve Zerrin Özer Arabesk furyaya dahil olmuşlar uzunca bir müddet arabesk şarkılar okumuşlardır. Hatta Zerrin Özer bunun da bir adım ötesine geçmiş, Selami Şahin desteği ile 80'lerin başında bir kısmı Arapça şarkılardan oluşan 'Kırmızı' adlı arabesk albümünü çıkarmıştır. Hiç film çevirmeyen Zerin Özer 1991 yılına kadar Arabesk ağırlıklı şarkılar okumuştur. Suat Sayın tarafından açılan bu yol pop yanında Musiki devlerini de etkilemiştir. 80'lerin başında Kişisel bunalımları ile uğraşan ve eşcinselliği ile ön planda olan Bülent Ersoy, içinde arabesk şarkılar olan(Hatırla Sevgili Şarkısı Hariç) 'Yaşamak İstiyorum' adlı albümünü piyasaya sürmüştür. Arabesk tema olarak bu albümle yarışacak bir albüm yoktur. Bülent Ersoy"un seslendirdiği 'Ölmeyen Şarkı' ve film müzikleri de Suat Sayın'a aittir. Cinsiyet değiştiren ve fimlerde artık kadın olarak boy gösteren Bülent Ersoy, bir anda arabesk yıldız ünvanına kavuştu. Kadınlığını filmleri ve 'Yaşamak İstiyorum' albümü ile perçinlerken; o dönemin ve tüm dönemlerin en büyük ses sanatçısı Zeki Müren, değerli bestekar Muzaffer Özpınar desteğinde, şimdiye kadar yapılmış en ağır ve içli şarkıların yer aldığı 'Kahır Mektubu' adlı arabesk albümü çıkardı. Artık film çevirmeyen ve son filminin üzerinden 10 yıla yakın bir süre geçen Zeki Müren 80'lerin başında 30 dakikadan fazla süren Kahır Mektubu şarkısı ile bir kez daha gücünü gösterdi. Dönemin Arabesk ikonları Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Aydoğan Tayfur, Bergen, Tüdanya, Ceylan, Küçük Tülay, Sıla Mısırlı, Kanarya Kardeşler, Cavit Karabey, Hüseyin Altun, Yıldız Tezcan, İbrahim Tatlıses, Vahdet Vural, Emrah bile kariyerleri boyunca bu denli güçlü bir arabesk albüm yapamadılar. En büyük Türk Sanat Müziği otoritesi sayılan Zeki Müren'in bu denli arabesk iddiası ilginçti de...

60'lar ve Türk Pop Müziğinin Doğuşu, Fecri Ebcioğlu: Türk Müziği 60'larda üvey kardeşi arabesk ile yoluna devam ederken Türkiye ve Türk Sineması bir başka müzik türü ile tanışmaya başlıyordu. 60'lı yılların başında Sezen Cumhur Önel ve Fecri Ebcioğlu yabancı şarkılara Türkçe söz yazmaya başladılar. Böylece 'aranjman' adı verilen moda da başlamış oldu. 1965 yılında sıradan bir sinem oyuncusu olan ses dergisinin kapak yarışmasında birinci olup 1963 yılında ilk filmini çeken Ajda Pekkan, sanatçıya ait "Her Yerde Kar var" ve "On yedi Yaşında" plaklarını okudu. Film yıldızı olan Ajda'yı bir anlamda yeniden yaratmıştır. 1968'e kadar müziklerini yaptığı filmler arasında Acı Hayat, Affetmeyen Kadın, Suçlular Aramızda, Aşk ve İntikam Yılanların Öcü ve Susuz Yaz gibi filmler de vardı. Birden bire ortaya çıkan bu müzik sinemadaki asıl etkisini 70'li yıllarda göstermişti..


Karmaşık 70’ler

60’lı yılların sonuna doğru ve 70’li yılların başlarında, ülkede tırmanan siyasi gerilimler ve sancılı geçen politik yaptırımlar nedeni ile sinema da sosyal bir nosyon olması sebebi ile bundan payını aldı. Gelecek kaygısı ile yaşamaya başlayan halkı artık 50 ve 60’lı yılların filmlerindeki masum aşklara inandırmak imkansızdı. Eski sinema anlayışı nedeni ile filmlerde yer alan; gizemli aşıklar, uşakların cirit attığı köşkler, zerafet ve zenginlik göstergesi sayılan helva geceleri, uzun tatil ve yurt dışı seyahatleri, yakışıklı ve zengin erkekler bir anda yok olup gitmişti. Siyasi kargaşa ve geçim sıkıntısı içinde bunalan sinema sektörü de buna bir çözüm bulmalıydı elbet. 70’li yılların hemen başında çevrilen birkaç duygusal film dışında filmlerin tamamı pastoral ya da melankolik temalı filmlerdi. 70’lerin ortalarına gelindiğinde ise sinema sektörü bir çıkış yolu ararken, çekilen komedi ya da macera içerikli seks filmlerine sığınmaya başladı. Bu filmler aslında birer suretti asılları olan emsal yabancı filmler ise hardcore tarzda pornografik filmlerdi. Fazla maliyeti olmayan, çoğu zaman montajı bile doğru dürüst yapılmayan, hatalı sahnelerin bile çıkarılıp atılmadığı kadının bir giderim aracı olarak yansıtıldığı, erkeğin ise daha geri planda olduğu seks temalı filmler... Kısa vadede sinemayı kurtaracak gibi görünen bu dahiyane fikir bir anlamda sinemanın ipini çekmek gibi bir şeydi. 1974 yılından itibaren Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit gibi devler birer birer sinemadan elini eteğini çekmeye başladı. Ülkede baş gösteren kargaşa ve köyden kente göç olgusu bu dönemde iyice belirginleşince çekilen birkaç köy ve göç konulu film sektörü kurtarmaya yetmedi. Senede onlarca filmde oynayan starlar artık senede bir filmi bile zor çevirirken 70’li yılların sonuna doğru açılan başka bir kapıdan girmeye karar verdiler: Şarkıcılık...

70’li yıllarda sinema sanatçılarının şarkı söylemeyi seçmesi ile halk da biraz olsun rahatlamış oldu. Çünkü akın akın sinemaya gidilen günler mazide kalmıştı. Aklı başında bir izleyicinin sırf sanatsal gayelerle sinemaya gitmesine olanak yoktu. Seks filmleri nedeni ile sinemaya küsen kesim, gazinolara giderek bir nebze olsun bu özlemini giderebiliyordu. Fatma Girik, Hülya Koçyiğit gibi yıldızların yanında dönemim tüm oyuncuları bir anlamda şarkıcılığa soyunmuştu. 60’larda başlayan “aranjman” fırtınası 70’li yıllarda tavan yaptı. Sinemanın gerilemesi müziği aksine güçlendirdi. Sesi olsun olmasın herkesin eline bir mikrofon tutuşturuluyor ve gazinonun şaşalı podyumuna bırakılıyordu. Manken ve Oyuncu olan “Lale Belkıs” bu dönemde oyunculuğunu geri plana iterek, bir yandan “Yıldırım Gürses” şarkıları okurken bir yandan da pop içerikli longplay tabir edilen plaklarda şarkı okudu. Yıldırım Gürses’e ait “Senin Aşkına Doyum Olmaz” adlı alaturka şarkıyı pop olarak okudu. Bir diğer hiti de “Olur Görürsem Söylerim” adlı şarkı oldu. Bir Sinema ve Tiyatro devi olan “Ayla Algan” da o dönemde şarkıcılığı seçti. Yasak bir aşkı anlatan ve çıktığı gün 45’likler listesinde bir numara olan ‘O Senin Karın” adlı şarkı kendinden sonraki pek çok döneme de örnek oldu. “Ayla Algan” kuşkusuz ‘Lale Belkıs’a göre kat kat güçlü bir sesti. Zira şarkıyı 80’li yılların Arabesk furyasında büyük söz yazarı ‘Ahmet Selçuk İlkan’, “Biliyorum evlisin. Seni Bekliyor yuvan…” sözleri ile farklı bir formatta yazdı. Şarkıyı dönemin arabesk yıldızı “Gülden Karaböcek” kusursuz okudu. 2000’li yıllarda ise şarkı bu kez Yıldız Tilbe tarafından ‘Ama Evlisin” olarak pop-arabesk formatında karşımıza çıktı. Yasakları ve yasak aşkları pek seven toplumumuz bu şarkıya da hemen kucak açtı, baş tacı yaptı.

60’larda sinema alanında tutunamayan ve umduğunu bulamayan Ajda Pekkan ve Samiramis Pekkan doğru parça seçimi ile 70’lerin bir numaralı yıldızı olurken, dönemin belli başlı şarkıcıları Seyyal Taner, 'Son Verdim Kalbimin İşine', Füsun Önal, 'Senden Başka'; Yasemin Kumral; 'Bim Bam Bom'; Nazan Şoray, 'Hal Hal'; Tülay Özer; 'Büklüm Büklüm' gibi şarkılarla sinemaya da damgasını vurdular. Dönemin sinemaya en çok emeği geçen isimleri kuşkusuz “Fikret Şeneş, Ülkü Aker, Hurşit Yenigün, Şanar Yurdatapan, Melih Kibar ve Cahit Berkay”dı. 70’lerin sonuna doğru ise yavaş yavaş adı duyulmaya başlayan ama Türk Pop Müzik tarihine hükmedecek 3 ismin adı duyulmaya başlandı: “Atilla Özdemiroğlu”, “Onno Tunç” ve aşkın teslim olduğu tek kadın: “Sezen Aksu...”

Cahit Berkay, Moğollar adlı müzik grubunu kurarak hem Anadolu Rock”u olarak tabir edilen müziği geliştirmiş hem de Türk sineması için yaptığı çok özel bestelerle sinemaya adını altın harflarle yazdırmıştır. 60’lı yıllarda amatör bir şekilde müzik yapan dev sanatçı 1965 yılında “Selçuk Alagöz”ün yanında profesyonel müzik hayatına başlamıştır. 1967'de “Moğollar” adlı grubun kurucularındandır. Gerçek manada 1974 yılından itibaren sinema filmleri için müzik yapmaya başlamıştır. 150 civarında sinema filmi için müzik yapmıştır. Altın Portakal’ı da defalarca alan sanatçı ödül rekortmenidir. “Türkan Şoray” ile “Kadir İnanır’ın en iyi aşk filmlerinden biri olan ‘Devlerin Aşkı(1976)’, yine aynı iki sanatçıyı bir araya getiren ve imkansız bir aşkı anlatan ‘Bodrum Hakimi(1976)’, tüm zamanların en iyilerinden olan ‘Selvi Boylum Al Yazmalım(1977)’ gibi aşk filmlerinin müziklerini yaptığı gibi “Çöpçüler Kralı(1977)” ve bir Atıf Yılmaz klasiği olan “Kibar Feyzo(1977)” adlı komedi ağırlıklı sosyal filmlerin de müziklerini yapmıştır. Yenilikçi müzik adamı 80’li yıllarda Aydınlanma Çağı filmleri olarak adlandırılan pek çok filmin de müziklerini yapmış olup bunlar arasında “Kırık Bir Aşk Hikayesi(1981)”, “Mine(1982)”, “Seni Seviyorum(1983)” adlı filmler gösterilebilir. 1978 yapımı “Cevriyem” adlı “Memduh Ün” filminin Müzikleri de Cahit Berkay tarafından yapılmıştır. Ama bir nüans farkı vardır. Filmde şarkı okuyan Cevriye yani Türkan Şoray, “Kusura Bakma” adlı şarkıyı o dönem adı yeni yeni duyulmaya başlayan ve şöhreti yakalamak için diğer yıldızların aksine çok çaba gösteren ‘Sezen Aksu’nun kendi sesinden okur. “Sezen Aksu(Fatma Sezen Yıldırım, Sezen Seley)”, 1974 yılındaki başarısız şarkıcılık denemelerinden sonra ilk kırk beşliğini Sezen Seley adıyla yayımlamış “Haydi Şansım” adlı şarkı 1975 yılında sadece elli adet satmıştır. 1975 yılında ön yüzünde “Yaşanmamış Yıllar” arka yüzünde ise “Kusursa Bakma” adlı şarkılar olan ikinci kırkbeşliğini çıkardı. “Olmaz Olsun” ve “Vurdumduymaz” kırkbeşliği ile nihayet 1976 yılında bir numara oldu. 1977 yılında “Allahaısmarladık” adlı ilk albümünü yayımlamış, albümde yer alan "Kaç Yıl Geçti Aradan" adlı şarkısıyla başarı sağlamıştır. 1978 yılında ikinci albümü Serçe'yi yayımlayan “Atıf Yılmaz” yönetmenliğinde bir şöhret öyküsünün anlatıldığı “Minik Serçe” adlı sinema filminde başrol oynamıştır. Film müzikal tadındadır. 80’li yılların başında sinema ve tiyatro ile bağını hiç koparmayan sanatçı dönemin devleri olan “Şener Şen, İlyas Salman, Ayşen Gruda gibi isimlerle "Bin Yıl Önce, Bin Yıl Sonra" adlı müzikalde rol aldı. 1980 yılında”Sevgilerimle”, ardında “Ağlamak Güzeldir(1981)” ve“Firuze(1982)” albümlerini çıkaran sanatçının bilinenin aksine şöhreti yakalamasında kendine sağ kol olan isim Orhan Gencebay”dır. Bu üç albüm Orhan Gencebay”ın plak şirketinden çıktığı gibi Orhan Bey Firuze albümünde yer alan ve sözleri “Bekir Sıtkı Erdoğan”a ait bulunan “Zelzele” adlı şarkıyı “Sezen Aksu” için özel olarak bestelemiştir. Günümüzde “Sacayak Bacağı” olarak adlandırılan 4 kadın pop vokal içinde Sezen Aksu hiç arabesk albüm yapmaması ile de dikkat çeker. Gerçi Zelzele parçası arabesk tınılar taşır ancak bu münferit parça dışında 80’li yıllarda arabesk okumayan tek stardır o. 1984 tarihli “Sen Ağlama” albümünü piyasaya çıkar çıkmaz zirveye yerleşmiş ardında Sen Ağlama ve Geri Dön adlı parçalar için özel senaryo yazılarak filmi çekilmiştir. Aradan geçen 25 yıla rağmen bu iki şarkı ve iki film hala ilk günkü güncelliğini korumaktadır.

70’li yıllara Müzik alanında damgasını vuran ikinci özel isim “Melik Kibar”dır. Bir müddet ‘Timur Selçuk’la da birlikte çalışan Melih Kibar, Çoban Yıldızı adlı şarkıyı 1975 yılında Eurovision Şarkı Yarışması için bestelemiştir. Asıl dönüm noktası ise “Çiğdem Talu” ile tanışmasıdır. Birlikte ‘İşte Öyle Bir Şey’ ve‘Sevdan Olmasa’ gibi şarkılara imza atmışlardır. Müzikal alanda Erol Evgini desteklerken, sinema alanında Hababam Sınıfı filmine yaptığı müziklerle hem Altın Portakal ödülü kazanmış hem de Türkiye”nin en çok sevdiği bestecilerden biri olmuştur. ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası Müzikali’nin besteleri de ona aittir. Sanatçının Yeşilçamda hafılara kazınan ve en büyükler arasında yer alan “Bizim Aile(1975)”, “Aile Şerefi(1976)”, “Cennetin çocukları(1977)”, “Neşeli Günler(1978)” gibi filmler müziklerine imza attığı filmlerdendir.

60’lı yıllarda Orhan Gencebay ve Suat Sayın tarafından uygulanmaya başlanan makam dışı şarkı yapma geleneği 70’li yılların Türkiyesi’nde bir anda bu forma bir ad konmasına da sebep olur. Mimaride gösterişli yapı anlamına gelen ‘Arabesk’ kelimesi sonuna ‘Müzik’ eklenerek üvey evlat muamelesi görmekten bir anda kurtulur. 70’lerin ortalarından itibaren kente göç yolu ile gelen ve buranın karmaşık yapısına alışamayan orta gelirin altındaki grupların imdadına yetişen bu müzik türünde acı, eziyet, sevip de kavuşamama ve karşılıksız aşk temaları işlenir. Bir gün zengin olacağına inanan ve hep bunun için didinen acıyı ve hor görülmeyi üzerine bir kıyafet gibi giyen kesimlerin özellikle itibar ettiği bu müzik, sinemayı da etkisi altına alacaktır. 1979 yılında tesadüfi bir şekilde müzik hayatına başlayan ve arabesk akımın belki de en etkili ismi olan Müslüm Gürses için 1979 yılında bu ekolün en ünlü yönetmeni “Temel Gürsü” tarafından ‘İsyankar’ adlı film çekilir. Film ezilen ve mekan tutamayan kesimlerin bir anda baş tacı olur. Müslüm Gürses 1980 yılından itibaren yılda bazen 6 bazen de sayısı 10’u geçen albümler yapmaya başlar. Genellikle Ali Tekintüre şarkıları seslendiren Müslüm Gürses hit olan her şarkının filmini çeker. Devamında Hasret(1980), Kul Sevdası(1980), ve Mutlu Ol Yeter(1981) gibi filmler gelir. Film setinde tanıştığı Muhterem Nur’la başlayan birlikteliğini bir müddet sonra birlikte film çekmeye kadar götürür.

Çalışmalarında daha çok güçlü söz yazarı “Ahmet Selçuk İlkan” sözlerine yer veren “Ferdi Tayfur” ise hit olan şarkılarının tamamına istisnasız film çekmiştir. Yine arabesk filmlerin tercih edilen yönetmeni olan “Temel Gürsü” ile çalışma yolunu seçen Ferdi Tayfur için 1976 yılında Çeşme, yine aynı yönetmen tarafından 1977 yılında derbeder filmi çekilmiştir. Benim gibi Sevenler(1977) ve Huzurum Kalmadı(1980) Ferdi Tayfur’un milyonlar satan ve akabinde filmleşen şarkılarıdır.

Sahip olduğu müzikal donanım nedeni ile bir çok yerli ve yabancı üniversitede tez konusu olan değerli müzik adamı “Orhan Gencebay” ilk başlarda sadece besteci kimliği ile müzik ve sinema piyasasında adından söz ettirmeye başlamış, çevresindeki üstadların ısrarı üzerine şarkı söylemeye başlamıştır. 1960’lı yıllarda başlayan müzikal serüveninde aslında belli bir kesime müzik yapma saiki gütmeyen müzik adamı 70’li yıllarda arabesk tutkunları tarafında fazlaca taraftar bulmuştur. Orhan Gencebay da diğer arabesk yıldızlar gibi şöhret olan her şarkısına film çekmiştir. Bir Teselli Ver(1971), Batsın Bu Dünya(1975). Orhan Gencebay da geleneği bozmamış ‘Yarabbim(1980)’ adlı filmde yönetmen “Temel Gürsu” ile çalışmıştır.

Çoğu kesimin görmezlikten geldiği ve burun kıvırdığı arabesk realitesi ünlü Yeşilçam yıldızları için de uzun vadede bir çıkış noktası olmuştur. Çünkü üç arabesk devinin filmlerinde en ünlü kadın yıldızlar olan “Fatma Girik”, “Necla Nazır”, “Müjde Ar”, “Hülya Koçyiğit” gibi starlar boy göstermiştir. Hatta bununla da kalmamış 1986 yılında “Ferdi Tayfur” kendi şirketi olan “Elenor Plak”tan, “Necla Nazır’a, ‘Sende… Uzadı Geceler’ adı ile albüm yapmıştır. Ses eğitimi dahi almayan Necla Nazır”ın albümü yüzbinler satmıştır. Komedi ekolünün en önemli temsilcileri olan “Ayşen Gruda, Adile Naşit, Minür Özkul ve İlyas Salman gibi devler 80’li yılların başında ağlatma ve ajitasyon etkisi yaratma odaklı pek çok arabesk filmde rol almışlardır. Bunlardan en ünlü olanı Adile Naşit ile Ceylan”ın çevirdiği Annem/Bırakmam Seni filmdir. Yine arabesk filmlerin tercih edilen yönetmeni olan Temel Gürsu tarafından çekilen film 1986 yılında müzik piyasasına bomba gibi düşen ‘Annem’ adlı şarkının filmleşmiş halidir. Şarkıda geçen,

“Mazide kalan hatıra gibi
Şevkatli kollarını aç bana anne
Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık
Üşüdüm, üstümü örtsene anne”

dizeleri filme neredeyse bire bir aktarılmıştır. ‘Kimbilir’ adlı şarkı ile bir günde milyonluk tiraj yakalayan ‘Kibariye’nin aynı adlı sinema filmi çekilmiş hatta filmde sinemaya tövbe eden ‘Zerrin Egeliler’ dahi oynamıştır. Arabesk müziğin sadık dinleyicisi ve maddi getirisi nedeni ile 70’lerin sonunda sinemada ve müzikte arabesk patlaması yaşanmıştır. Söylediği türkülerle ve çevirdiği köy temalı filmlerle türk sinemasının ve halk müziğinin en güçlü isimlerinden biri olarak gösterilen Yıldız Tezcan, Sanat Müziği sanatçısı Kamuran Akkor ve Adnan Şenses de bu akıma uymuşlardır. 80’lerin başında ismi yeni yeni duyulmaya başlanan İbrahim Tatlıses, Mahmut Tuncer ve Gökhan Güney albümleri milyon satan ve şarkıları sinema filmi yapılan diğer yıldızlardır. Arabesk film çeviren diğer starlar şunlardır: Ferdi Özbeğen, Ercan Turgut, Arif Susam, Nejat Alp, Ceylan, Emrah, Sıla Mısırlı, Aydoğan Tayfur, Hüseyin Altun, Devran Çağlar, Hakkı Bulut, Gülden Karaböcek, Bergen, Tüdanya, Kanarya Kardeşler, Selahattin Alpay...

Dönemin erotik film müziklerine gelince; müzikler tıpkı senaryo gibi özensiz ve karmaşıktır. Bazen bir fasıl bazen de yabancı kaynaklı müzikle karşılaşmak mümkündür. Örneğin 1978 yılında çekilen ve başrollerinde Tamer Yiğit ile Zerrin Doğan’ın oynadığı ve oldukça cüretkar sahneleri ile adından söz ettiren ‘Aşkın Kanunu” adlı filmin başında anlamsız sevişme sahnelerine konulmuş jazz müziğini, filmin köyde geçen sahnelerinde, Cahit Berkay’ın bestelerinden araklandığı bariz olan ara nağmeleri, kavga ve pornografiye uzanan sahnelerde ise dönemin elektronik müziğini ve dans şarkılarını duyabilirsiniz. Bir filmde bu denli müzik türünün bulunmasının saçma ve sakıncalı olması bir yana özensizliği izleyeni boğuyor. Her sahnede farklı bir müzikle karşılaşmak da ayrıca yoruyor. 70’li yıllar acısıyla tatlısıyla hafızalarda yer edinirken, ünlü ses sanatçısı Belkıs Özener”in bir itirafı bu yıllara dair her şeyi özetler niteliktedir: “60’ların sonuna doğru ve 70’li yıllarda pek çok filme sesimle can verdim. Her film benim için özeldi, ayrı bir tattı. Ancak bir komedi seks filmi için söylediğim ‘civ civ çıkacak kuş çıkacak’ şarkısını kendime hiçbir zaman yakıştıramadım…”

Nice thank you